Ayfer Tunç’a Nereden Başlanır? Tartışmayı Açıyorum: “Yeşil Peri Gecesi”nden!
Sert konuşacağım: Ayfer Tunç’a başlamak için doğru kapı “Yeşil Peri Gecesi”. Okurla arasına mesafe koymayan, sınıf ve cinsiyet gerilimlerini sahici bir sertlikle işleyen, ritmi hiç düşmeyen bir anlatı arıyorsanız, başka kitabın etrafında dolanmaya gerek yok. Evet, “Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi” daha büyük, daha iddialı; “Osman” güncel dertlere daha yakın; “Aziz Bey Hadisesi” daha rafine. Ama başlangıçta aranması gereken şey hem estetik sertlik hem de okurla hızlı bir elektrik. O elektriği ilk ve en net veren, “Yeşil Peri Gecesi”. Bu öneri tartışmalı mı? Elbette. Tartışalım.
Neden “Yeşil Peri Gecesi” ile Başlamalısın?
Bu romanın başlangıç kitabı olması, karakter psikolojisini melodrama teslim etmeden, toplumla birey arasındaki kırılmayı gösterme biçiminden geliyor. Şehirli tahayyülün cilası kazındığında altta kalan hırs, utanç ve sınıf mesafesi… Tunç burada siyah-beyaz değil; griyi cesurca büyütüyor. Okur, olayların avukatı değil tanığı oluyor; yargılama işi sana bırakılıyor.
Güçlü Yanı: Sesini Kısmayan Bir Anlatıcı
Tunç’un dilinde yer yer sert, yer yer şefkatli bir dokunuş var; ama en çok dürüst. Okur “tema sevkiyatına” maruz kalmıyor; sahici bir hayat kesiti izliyor. Bu, romancı dürüstlüğü açısından başlangıç için büyük artı.
“Bir Deliler Evi” mi, “Yeşil Peri” mi? Maksimalizmin Tuzakları
“Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi”nin çapı tartışılmaz. Fakat başlangıç kitabı olarak riskli. Neden? Çünkü yapısal doygunluğu ve anlatı kalabalığı, Tunç’un dünyasına yeni gireni kolayca boğabilir. Kimi okur için bu roman, yazarla ilk temasta “ağır teori, az duygu” izlenimi bırakabiliyor. Oysa Tunç’un asıl gücü, teoriyi hayatın içine gömmesi. “Bir Deliler Evi”ni ertelemek, yazara haksızlık değil; adil bir ısınma turu.
Kısa Formun Parlayan Yüzü: “Aziz Bey Hadisesi”
Kısa formda Tunç’un cerrahi netliği parlıyor. “Aziz Bey Hadisesi”, duygusal ekonomisi ve kusursuz ritmiyle yazarın dünyasına arka kapıdan ama güvenle girmek isteyenler için ideal ikinci durak. Fakat tam da kusursuzluğu yüzünden, kimi okurda “fazla cilalı” hissi bırakabilir. Başlangıç değil, pekiştirme kitabı.
“Dünya Ağrısı” ve “Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura”: Duyguda Aşırı Doldurma Sorunu
Bu iki kitap, okurun duygusunu yoğun biçimde çağırır; kimi sahneler içe işleyici derecede etkili. Ama tam da burada bir zaaf belirir: Duygu yükü, yer yer anlatı ekonomisinin önüne geçer. Karakterlerin sözleri bazen karakter olmaktan çıkıp yazarın düşünce kanalı gibi çalışır. Başlangıç için fazla mayınlı bir arazi.
“Osman” ve “Kuru Kız”: Güncelin Çekimi, Yapısalın Sınırı
“Osman”, bugünün Türkiye’sine ayna tutma iştahıyla okuru hızla çeker. Fakat yapısal tercihler (metin-içi tematik işaretler, sembolik katmanların üst üste bindirilmesi) kimi bölümde şematizme yaklaşır. “Kuru Kız” ise cesur ama kutuplaştırıcı: Dili yer yer kaba sayılabilecek bir çıplaklığa ulaşır; bu da okurda ya “nihayet” ya da “yeter” tepkisi doğurur. Başlangıç için risk yüksek.
Okuma Sırası (Cesur ve Tartışmalı Öneri)
1) Yeşil Peri Gecesi – Giriş kapısı. Sınıf, arzular, utanç üçgeni; güçlü tempo.
2) Aziz Bey Hadisesi – Dilin berraklığı ve cerrahi keskinlik; yazarın nefesini ölçmek için ideal.
3) Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi – Isındıktan sonra girilecek büyük yapı; yorucu ama karşılığı var.
4) Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura – Duygusal yoğunlukla sınır testi.
5) Dünya Ağrısı – Toplumsal mesele/kişisel çöküş dengesi; zaman zaman didaktikleşse de tartışmaya değer.
6) Osman – Güncele ayna; yapısal cesaret ve yer yer şema sorunu.
7) Kuru Kız – Polarizasyon garantili; metinle kavga ederek okuyanlara.
8) Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek – Kurmaca dışı hatıra/çağ tanıklığı; Tunç külliyatını bağlayan arka plan ama başlangıç değil.
Zayıf Yönler ve Tartışmalı Noktalar
— Duygu Ekonomisi: Bazı romanlarda yoğun duygu, anlatı aklını bastırıyor. Bu, okurun “manipüle ediliyorum” hissini tetikleyebilir.
— Söylem Sızıntısı: Karakterler yer yer yazarın düşünce taşıyıcısına dönüşüyor; diyaloglar “hayat” değil “tez” kokabiliyor.
— Yapısal Gösteriş Riski: Büyük yapı kurma iştahı, karakterlerin nefesini daraltabiliyor; özellikle “büyük Türkiye anlatısı”na yaklaşırken.
Başlangıç Kitabını Seçerken Kendine Sor
— “Hikâyede gri alanlardan kaçmam; ama didaktik tondan kaçar mıyım?”
— “Büyük, çok sesli yapılar bana iyi gelir mi, yoksa karakterle yakından yürümeyi mi severim?”
— “Duygusal yoğunluğa tahammülüm yüksek mi, yoksa anlatı ekonomisini mi tercih ederim?”
Karşı Tezlere Cevap
“İlk roman mutlaka ‘Bir Deliler Evi’ olmalı, çünkü en iddialısı” diyenlere: İddia, her zaman giriş kapısı değildir. Okuru kazanmak, sonra derinleştirmek daha stratejik. “Önce öykü!” diyenlere: Evet, öyküdeki netlik etkileyici; fakat Tunç’u asıl üne kavuşturan ve tartışma alanını genişleten roman dili. Başlangıçta kararı roman lehine vermek, külliyatın ritmini daha iyi kuruyor.
Provokatif Sorular: Tartışma Başlasın
— Tunç’un romanlarında kadın karakterler gerçekten özne mi, yoksa toplumsal tezlerin taşıyıcısı mı?
— “Büyük anlatı” kurma hevesi, karakterin tekilliğini törpülüyor mu?
— Sınıf meselesi sunulurken okur ne kadar özgür bırakılıyor? Yazarın bakışı sahneyi mi, okuru mu yönetiyor?
Son Söz: Net Bir Başlangıç, Bilerek Seçilmiş Riskler
Ayfer Tunç’a “Yeşil Peri Gecesi” ile başla; dilin dürüstlüğünü, ritmin kararlılığını, karakterin çıplaklığını önce orada gör. Oradan “Aziz Bey Hadisesi” ile keskinliği tadıp “Bir Deliler Evi”yle hacme gir. Geri kalanları, duygusal toleransın ve yapısal sabrın belirlesin. Külliyatın zayıf anları var; bu, güçlü anlarını daha da parlatıyor. Şimdi sıra sende: Tunç seni manipüle mi ediyor, yoksa nihayet seni yalnız bırakıp kendi kararına mı itiyor? Cevabın, hangi kitaptan başladığınla doğrudan ilgili.